İmaj,
bir birey veya şirket için ne kadar önemli ise ülke için de önemlidir. Eğer
ülkenizin bir imajı var ise, o ülkeye olan ilgi ve değer artar. Şöyle ki,
Genel Ülke İmajı Tanımları
Bannister ve Saunders
Temsili ürünler,
ekonomik ve politik olgunluk, tarihi olaylar ve ilişkiler, gelenekler,
endüstrileşme ve teknolojik yetenek gibi verilerce oluşturulan genel imajlar.
Desborde
Kültür, politik
sistem, ekonomik ve teknolojik gelişmişlik gibi tüketicinin zihninde belirli
bir ülke hakkındaki imajları taşıyan genel izlenimler.
Martin ve Eroğlu
Kişinin belirli bir
ülke hakkında sahip olduğu tanımlayıcı, sonuç çıkarıcı ve bilgi verici
inançlardır.
Kotler vd.
Belirli yerler
hakkında insanların sahip olduğu inançların özetidir. İmajlar bir yer
hakkındaki çok sayıda çağrışım ve bilgi parçasının basitleştirilmesini temsil
eder. Bir yer hakkında var olan çok büyük sayıdaki önemli bilginin
ayrıştırılması ve işlenmesini sağlayan bir zihinsel üründür.
Askegaard ve Ger
Bir ülkeyi tanımlayan
bilişsel şema veya İlgili elementler ağı, bir ülke hakkında ne bildiğimizi
sentezleyen bilgi yapısı, beraberinde de değerlendirme yönlü önemi ya da
bilişsel şemayı harekete geçirici etkisi.
Allred vd.
Belirli bir ülke
hakkında insanların ya da örgütlerin sahip olduğu izlenimler ya da algılar. Bu
izlenimler ya da algılar ülkenin ekonomik durumu, politik yapısı, kültürü,
diğer ülkelerle çatışma durumu, işgücü koşulları ve çevre meselelerindeki
duruşu gibi konular üzerinde
temellenir.
temellenir.
Verlegh ve Steenkamp
Bir ülkenin halkı,
ürünleri, kültürü ve ulusal sembolleri hakkındaki zihinsel betimlemeler.
Ürün-ülke imajları çoğu kişi tarafından paylaşılan kültürel basmakalıpları
içerir.
Bir ülkeye dair
duygusal ve zihinsel izlenimlerden oluşan düşünsel ağ.
Ülke
imajı tüketicilerin her hangi bir ülke ile ilgili düşüncelerini özetleyen bir
bilgi bütünüdür. İlgili ülkedeki sosyal, politik ve ekonomik durum ile şahsi
tecrübelerden oluşan bir bütünsellik çerçevesinde ortaya çıkar. Ülke imajı ürün
değerlendirmelerini etkileyen ve fikir veren bir ipucu olarak
değerlendirilmektedir.
Her ülke tarihsel kültürü ile birlikte farklı ikonlarla özdeşleşmiş, markalaşarak ülke imajı oluşturmuştur. Dış dünya için ABD ve made in USA bireysel özgürlük ve zenginlik ifade ederken, BMW ve Mercedes Alman mühendisliğinin güvenilirliği ile özdeşleştirilmektedir. Burada dikkatimizi çekmesi gereken önemli nokta belirli ülkelerin tarihsel süreç içerisinde gelişen alt yapılarının imajlarını doğrudan etkilediğidir
.
Bir ürünün ülke orijini, potansiyel müşteriler üzerinde olumlu ya da olumsuz etkiler bırakabilmekte ya da herhangi bir etki yaratmamaktadır. Örneğin dünyada birçok alıcı, üzerinde Made in Italy etiketi taşıyan giyim eşyalarını tercih edebilmekte,
Bir ürünün ülke orijini, potansiyel müşteriler üzerinde olumlu ya da olumsuz etkiler bırakabilmekte ya da herhangi bir etki yaratmamaktadır. Örneğin dünyada birçok alıcı, üzerinde Made in Italy etiketi taşıyan giyim eşyalarını tercih edebilmekte,
Japon üretimi otomobil ve
elektronik eşyaları daha fazla kaliteli ve güvenilir bulmaktadır. Diğer uç
noktada ise Ganada üretilen bir oto teybi ilgi görmüyor ve tercih edilmiyor
olabilmektedir. Bu iki uç nokta arasında ise ülke orijininin imajı fazla
etkilemediği ürünler (Nijeryadan alınan petrol ya da Kanadadan elde edilen
kauçuk gibi hammadde ve doğal kaynaklar) yer almaktadır. Bir ülkenin ürünlerine yansıyan ülkenin imajı o ürün ya da ürünlerin
özellikleri ile de ilgilidir.
Kimlik, bizim
kendimizi 'öteki ‘den farklı gördüğümüz değerlerimizin, simgelerimizin,
algılama biçimlerimizin toplamıdır.
İmaj ya da kişilik,
başkalarının bizi nasıl algıladıklarıyla ilgilidir.
Bunu ülke gibi
büyük bir örgütlenmeye taşırsak, ülkelerin kimliği, ülkeyi öteki ülkelerden
farklı gördüğümüz, kendimizin belirlediği değerlerimizi kapsar. Ülke imajı ise,
çok daha karmaşık bir yapıdan oluşur; başkalarının bizimle ilgili düşüncelerini
yansıtır.
Tanıtımla imaj
yaratılır mı?
Çoğunluğumuz
ülkemizi dışarıda yeterince tanıtamadığımız için yanlış algılandığımızı, bizde
olan eksek ya da kusurların varmış gibi algılandığını; iyi bir tanıtımla bu
durumun değişeceğini düşünürüz.
Ülke imajı
konusunda dünya ölçeğinde önde gelen uzmanlardan biri olan Simon Anholt
pazarlama yöntemleri ile ülke imajı düzetmek için büyük bütçeler ayıran, loby
şirketlerini paralar aktaranlara nasıl bakıyor?
Diyor ki,
"…Ülkelerin uluslararası imajlarını pazarlama yöntemleriyle
değiştirebileceklerine ilişkin herhangi bir kanıt yok ve her yıl pek çok ülke
toplanan vergilerden çok ciddi miktarda parayı, ortada insanların fikirlerini
değiştirmelerini sağlayabileceğine dair en ufak bir belirti olmadan yararsız reklam
kampanyalarına harcıyor."
Çok net bir biçimde
reklam kampanyaları ile imajımızı değiştirme gayretlerinin boşuna çaba
olduğunun altını çiziyor.
Teknolojinin
insandan bağımsız birçok üründe yarattığı kalite homojenliği, kültürde ve
tüketim alışkanlığında gözlenen yeknesaklık; ürünlerin satışında
"imajı" öne çıkarıyor. İmajın önem kazanması, ülkelerin imajı ile
zenginlik üretimi arasındaki bağları giderek daha güçlendiriyor.
Anholt,zenginlik
üreterek insan yaşamını kolaylaştırma ile imaj arasındaki bağı şöyle açıklıyor:
"…Ülkeler ne söylediğine göre değil, ne yaptıklarına göre
değerlendiriliyorlar. Benim bir ülkenin markalaşmasından anladığım kesinlikli
bu değil:Kaanatimce bu yanlış ve tehlikeli bir anlayış.
Ülkeler imaj bağlamında
birebir etikete sahip ve bu imaj modern dünyada ilerleme ve refahları için son
derece önemli. Güçlü ve olumlu bir imaja sahip olan ülkeler daha fazla ürün
ihraç edebiliyor, daha çok kültür, daha çok insan, daha iyi hizmet ve daha çok
turist, daha çok yatırımcı ve daha çok göçmeni kendilerine çekiyor ve diğer
ülke yönetimlerinin onlara gösterdiği ilginin ve saygının sefasını sürüyorlar.
Zayıf ya da yaralı bir imaja sahip ülkeler için tüm bu hedeflere ulaşmak hem
daha güç, hem daha pahalıya mal oluyor.Bu yüzden imaj bu kadar önemli."
Sistemli çaba
gerektirir
İyi bir imajın
zenginlik üretmenin temel araçlarından biri olduğunu anladığımız, kavradığımızı
ve içselleştirdiğimizi varsayalım. Ülkemizin imajını düzeltmek için ne yapmamız
gerek?
Anholt ‘un bu
soruya da yanıtı var: Eğer, "… Yeni bir siyasete, yenilikçi yaklaşımlara,
yeni yatırımlara sahipsek" ülkemizin imajını değiştirebiliriz. Bu da kolay
bir iş değil, düzenli, kararlı çaba, büyük emek ve zaman gerektirir.
Hepimizin
içselleştirmesi gereken de bu uzun soluklu iş olmalıdır. Kısa dönemli, ucuzcu,
sonuç yaratmayan sığlıklardan sakınmaz görevimizdir.
Uluslararası ilişkilerde imaj
önemlidir. Sadece yabancı yatırım çekmek, turizmi canlandırmak ya da ticareti
desteklemek için değil, jeopolitik etki alanını genişletmek için de... İşte bu
yüzden sosyal bilimler literatürüne ‘ulus markalaşması’ diye bir terim girdi.
Tıpkı ürünlerini dünya
pazarlarında tanıtmak isteyen firmaların reklam şirketleri aracılığıyla ürünle
ilgili reklam kampanyası yürütmesi gibi ülkeler de halkla ilişkiler
şirketleriyle, bakanlıklar bünyesindeki kamu diplomasisi departmanlarıyla
uluslararası arenada benzer kampanyalar yürütüyorlar. Neden? Çünkü bir ülkenin
imajı uluslararası alanda o ülkeye yeni kapılar açabilirken hareket alanını
kısıtlayabilir de.
Şimdi gelelim asıl söylemek istediğim şeye. Amerika’nın hem iç hem de dış politikada yaptığı hatalar uluslararası alandaki imajına darbe vurmaya devam ediyor, hareket alanını daraltıyor ve ulusal çıkarlarına zarar veriyor. Bunun en son örneğini daha geçen hafta Asya-Pasifik’te gördük.
Obama yönetime geldiği ilk günden bu yana başkanlığı döneminde iki temel hedefi olduğunu söyledi: İç siyasette sağlık sigortası almaya gücü yetmeyen milyonlarca Amerikalı ’ya devlet destekli sağlık sigortası hakkı tanıyan sağlık reformunu geçirmek, dış politikada ise Amerika’nın kaynaklarını ve diplomatik enerjisini Ortadoğu’dan Asya-Pasifik’e kaydırmak.
Fakat öyle görünüyor ki iç
politika hedefine ulaşmaya çalışırken attığı her adım dış politika hedefinin
önünü kesen dinamikler doğuruyor. Bir önceki yazımda belirttim. Geçen hafta
Kongre’deki Demokratlar ve Cumhuriyetçiler yeni bütçe üzerinde anlaşamayınca
federal hükümetin faaliyetleri kısmen durduruldu, binlerce memur zorunlu izne
çıkarıldı.
Krizin nedeni
Cumhuriyetçilerin Obama’nın sağlık reformunun yürürlüğe girmesini geciktirmek
istemesi. Kongre’deki sağlık reformu tartışması hükümetin kapatılmasına, bu da
Obama’nın geçen hafta Asya-Pasifik’e yapacağı ziyareti üçüncü kez iptal
etmesine neden oldu.
BU ZİYARET OLDUKÇA ÖNEMLİYDİ
Oysa bu ziyaret Obama dış politikası için oldukça önemliydi. Amaç Çin’in komşularıyla ticari ve askeri anlaşmalar imzalayarak hem Asya pazarına daha güçlü girmek hem de Çin’in yükselişini sınırlamak.
Bölge ülkeleri Çin’in agresif
politikalarından korktukları için Amerika ile ittifaka önem veriyorlar. Fakat
gezinin iptali Amerika’nın bölgedeki imajına yeni bir darbe vurdu. Çin hem bunu
hem de Amerika’nın Suriye’ye saldıracağım deyip saldırmamasını kullanarak
bölgede Amerika’nın ‘güvenilmez bir müttefik’ olduğu inancını yaymaya
çalışıyor.
Son zamanlarda bölgede
olanlar Çin’in bu propagandasının işe yaradığını gösteriyor. Filipinler’den
Singapur’a, Japonya’dan, Endonezya ve Güney Kore’ye pek çok ülke yaptıkları
açıklamalarda ‘kendi sorunlarını çözemeyen Amerikan Kongresi’nin müttefiki
ülkeleri hiç koruyamayacağına’ dair endişelerini dillendiriyor.
Hatta Japonya Başbakanı daha da ileri gidip olası bir saldırıda Amerika’nın yardım etmeyeceği gerekçesiyle askeri bütçesini artırma kararı aldı. Endonezya da benzer bir endişeyle Çin’e karşı söylemini yumuşatmış görünüyor.
Çin ise Washington’ın kafa
karışıklığının ve ataletinin bölgede yarattığı boşluğu doldurmak için
komşularıyla ticari anlaşmalar imzalama ve stratejik ortaklıklar kurma çabasını
hızlandırmış durumda. Kısacası Kongre’de olanlar Kongre’de kalmıyor, dünyanın
dört bir köşesinde Amerika’nın ayağına dolanıyor. Amerika’nın acilen bozulan
uluslararası imajını düzeltmeye ihtiyacı var.
ÜLKE İMAJI ETKİSİ
Yerel pazarlardaki tehditlerden kaçmak ya da diğer pazarlardaki fırsatları değerlendirmek güdüsü ile dış pazarlara açılan işletmeler bir yandan yeni fırsatlarla karşılaşırken, diğer yandan iç pazarlarda söz konusu olmayan yeni tehditlerle de tanışmaktadır.
Dış pazarlar yerel pazarlarda gündeme gelmeyen
birçok faktörü gündeme getirmekte ve işletmeleri de yeni çözüm yolları bulmaya
zorlamaktadır. Yerel pazarlardan çok daha büyük fırsatlar sunan dış pazarlarda
pazar başarısı elde edebilmek öncelikle söz konusu pazarlardaki tehdit
unsurlarına karşı stratejiler geliştirebilmeye bağlıdır.
Zira tehdit faktörleri
pazara giriş aşamasını başarısız kılabilir. Ayrıca pazarda kalıcı bir oyuncu
olabilmek için mevcut tehditleri aşabilmek öncelikli bir zorunluluktur. Dış
pazarlardaki olası tehditler bir yandan farklı ülkelerdeki farklı yasal
düzenlemelerden ve diğer yandan da rakiplerin uygulamalarından kaynaklanırken,
dış pazarların kendine özgü koşulları da spesifik tehditler üretebilmektedir.
Öte yandan tüm dış pazarlar
için geçerlilik taşıyabilecek başlıca bir tehdit, bulunulan dış pazarlarda
yabancı olmaktan kaynaklanan psikolojik tehditlerdir. Yerel pazarlarda
tüketiciler ile işletmeler ya da markalar arasındaki iletişim ve aşinalık
süreci, yabancı pazarlar söz konusu olduğunda hem üreticiler hem de tüketiciler
için daha sıkıntılı bir nitelik kazanmaktadır.
Bu durumda tüketiciler
karşılarındaki yabancı ürünleri değerlendirirken, ürüne ilişkin bilgiler
dışında farklı bilgi kaynaklarına gereksinim duyabilirler. Ürünün ya da
markanın üretildiği ya da temsil ettiği ülke ve bu ülkenin tüketiciler için
ifade ettiği anlam, sunulan ürün ve hizmetler için önemli bir değerlendirme
kaynağı niteliğindedir.
Bu faktör, yeni bir dış pazara giren işletmeler için
stratejik bir enstrüman olarak da kullanılabilir. İşletmeler, ait oldukları
ülkenin söz konusu hedef pazarda olumlu çağrışımlar yaptığına inandığında bu
çağrışımları bir pazarlama uyarıcısı olarak kullanarak kendilerini tüketicilere
lanse edebilirler. Bu durum tüketiciler üzerinde menşe ülke etkisi kavramını
gündeme getirmekte ve uluslararası pazarlarda olası bir pazar başarısı faktörü
olarak incelenmesi önem arz etmektedir.
Kısaca uluslararası pazarlarda başarı
sadece kalite, fiyat, fonksiyonellik gibi reel faktörlerin değil aynı zamanda
psikolojik ya da subjektif süreçlerin etkisi altında kalabilmektedir.
Han (1989) yaptığı deneysel çalışmada, ülke imajının, tüketicilerin belirli bir ülkenin ürünlerine dair aşinalık derecelerine bağlı olarak, ürün özelliklerini yorumladığı bir genelleştirme (halo) etkisi, ya da ürünün özellikleri hakkında tüketicilerin inançlarını özetleyen bir çıkarsama (summary construct) etkisi ortaya çıkardığı sonucuna varmıştır.
Her hangi bir bilginin olmadığı ya da
değerlendirmenin zor olduğu satın alma durumlarında, tüketicilerin
değerlendirmelerini şekillendirmek için kullandığı çok bilinen bir mantığa
vurma da genelleştirme (halo) etkisidir. Boatwright vd.
(2008), tüketicinin tahmini riski azaltma amacı ile genelleştirme etkisi
arasında tutarlılık olduğunu ortaya koymuştur.
Bazı durumlarda tüketicilerin
ürün hakkındaki bilgisi az veya belirsiz olabilir. Bu koşullarda ülke orijini
göstergesinin (tüketicilerin kalite algılarının oluşmasında) bilişsel bir
bağlantı kurucu etki ortaya çıkardığı söylenir. Han
(1989)a göre tüketiciler ürün ya da marka ile ilgili kesin bilgilere ve kanaatlere
sahip olmadıklarında genelleştirmeler yapma eğilimindedirler.
Bu noktada, ülke
algılamaları önemli bir genelleştirme aracı olarak kullanılabilmektedir.
Tüketiciler ülke algılamasından yola
çıkarak marka ile ilgili bir yargıya ulaşmakta ve bu yargı da onların satın alma davranışını biçimlendirmektedir. Genelleştirme etkisi, ülke hakkındaki inançların markaya ve ürüne olan tutumu dolaylı olarak etkilemesini anlatır. Eğer genelleştirme etkisi ortaya çıkmışsa, ülke imajı ürünün öz karakteristikleri hakkındaki inançları etkiler.
Bu da
sırasıyla topyekun ürün değerlendirmesini etkiler. Bir X
ülkesinin, örneğin, Polonyanın ya da Kanadanın herhangi bir ürününü daha önce
denememiş bir tüketici, bu ülkelerin imajına bakarak söz konusu ürünler
hakkında bir tutum geliştirir.
DAstaus vd. (2008), birden çok ülkede
uyguladıkları çalışmalarında, Fas ve Güney Koreden gelen ürünlerin çok düşük
kalitede algılandığını bulmuştur. Yazarlar çalışmalarında bu durumun
tüketicilerin Güney Kore ve Fasa aşina olmamalarından kaynaklandığını tespit
etmiştir. Böylelikle ülke imajı aşina olunmayan yabancı ürünler hakkında kalite
çıkarımına yarayan bir genelleştirme olarak görülür. Bu çerçevede genelleştirme etkisi Şekil 1de
gösterildiği gibi ortaya çıkacaktır.
Değerlendirme
Ülke orijini etkilerinin
diğer bir açıklaması da Hanın (1989) çıkarsama etkisi (summary construct) ile
yapılır. Han bu konsepti, tüketicilerin belirli bir zaman dilimi içerisinde bir
ülke ürününü satın aldığı ve bu ürünü kullanmakla elde ettiği deneyimi
hafızasına yerleştirdiği, yeni bir satın alma durumunda da bu bilgilere
başvurduğu bir süreç olarak tanımlar.
Bu konseptte
tüketici, ürün bilgisini aklında yer etmiş olan ülke imajından çıkarır. Çin
malları kalitesizdir; Alman otomobilleri üstün kalitelidir örneğinde olduğu
gibi, ilgili ülke ürünlerine dair tüketicinin aklında belirli klişeler oluşur.
Bu da daha sonra ürüne ilişkin tutumlara yansır.
Örneğin Japonlar kaliteli
ürünler üretirler, bu kamera Japon malıdır, o halde iyi bir kaliteye sahiptir
şeklindeki bir düşünme biçimi söz konusu çıkarsamanın tipik bir örneğidir.
Sonuç olarak ülke imajı gerek turizm, gerek iş, gerek
millet, gerek siyaset için çok önemlidir. Konumunun da tabi büyük bir önemi
var. Sahra çölünde olan bir ülke ile Havai adalarında ki ülke bir değil. Yine
de ona uygun bir imaj sağlanmalı ve oluşturulmalı ki diğer ülkelerden rağbet
görsün. Değer görsün.
2 yorum
Çok kaliteli bir yazı olmuş ülke imajı hakkında denilenleri yazmanız ve büyük pazar olarak adlandırılan büyük ülkelerin yancıları olarak ki öyleyiz büyümek için onların yancısı olmamız gerek. Şuan türkiyenin imajı okadarda iyi değil siyasi nedenlerden dolayı. inş. düzelir.
güzel yorumunuz için teşekkür ederim, haklısınız inşallah düzelir ülkemiz.
Yorum EkleYorum Ekle