14 Kasım 2016 Pazartesi

Algılanan İmaj Nedir? Genel Tanımı ve Açıklamaları


Algılanan İmaj

                        Algıda imaj yöntemi rolü çok önemlidir. İmajın ne olduğunu öğrenmiştik. Bilgilerimizi tazelemek için ufak bir tanım yapabiliriz. Önce imajı sonra algıyı öğrenip daha sonra algılanan imaj hakkında bilgiler öğreneceğiz.


İmaj, bir kişi veya kurumun diğer kişi veya kurumların zihinlerinde bırakmış olduğu anlayış ve izlenimlerdir. Kişisel imaj, giyiminiz, davranışlarınız, konuşma beceriniz, görgü ve nezaket kurallarını uygulayışınız ile bütün olarak değer bulan toplum tarafından algılanma biçiminizdir.
Algı ise,  psikoloji ve bilişsel bilimlerde duyusal ilimin alınması, yorumlanması, seçilmesi ve düzenlenmesi anlamına gelir. Algı, duyu organlarının fiziksel uyarılmasıyla oluşan sinir sistemindeki sinyallerden oluşur.
Örneğin, görme gözün retinasına düşen ışıkla, işitme kulağa gelen ses ile oluşur. Algı bu sinyallerin sadece pasif bir şekilde alınması değildir. Öğrenme, dikkat, hafıza ve beklenti ile şekillenebilir. Algı, bu "yukarıdan aşağıya etkileri" kapsadığı gibi duyusal girdinin "aşağıdan yukarıya" işlenmesini de içerir. "Aşağıdan yukarıya işlemler", basitçe, düşük seviye bilgi kullanılarak daha yüksek seviyede bilginin (örneğin şekiller ile nesne tanımada) oluşturulmasıdır.
Yukarıdan aşağıya işlemler ile kastedilen, kişinin kavram ve beklentilerinin algıyı etkilemesidir. Algılama, sinir sisteminin karmaşık işlemlerine dayanır, ancak bilinçsel farkındalığın dışında gerçekleştiği için çoğu zaman kişilere zahmetsizce gerçekleşir gibi gelir.
Hayata başladığınızda bir parça mermer verilir. Onu ya el değmemiş hâlde arkamızdan sürükleriz ya parçalarız çakıl gibi dökeriz, ya da şaheser bir heykel yaparız. 

      Richard Bach İmaj, kendimizin ya da başkalarının zihninde oluşan, öğrenme, yargılama, alışveriş gibi etkileşimlerle belirlenen bir imajdır. Özel imgemiz, kendimiz ve başkalarınca ne türlü aydınlandığımızı tasvir eder. Özel imge, kendimizin ve başkalarının aklında ki biziz. Çoğunlukla insanoğlu kendi gözlerindeki imgelerden daha fazla başkalarının gözlerindeki imgelere yoğunlaştıklarından, özel imgenin kendimize bakan yüzü ihmal edilmektedir. 

      O zaman özel imgenin, birisi kendimize (dâhili) diğeri başkalarına dönük (harici) olan iki yüzü bulunmaktadır. Kişisel imaj denince ilk akla gelen, başkalarının zihnindeki görüntümüzdür. O görüntü başka insanların kafasının içinde ikamet eder ve orada bizi temsil eder. İnsanlar bizim yanımızda değilken, bizim hakkımızdaki düşüncelerini, kafalarının içindeki o "vekilimiz", yani harici imajımız üzerinden verirler. 

Kişisel imgemizi bir aksi karşılaştırmalara göre ise üçe ayırabiliriz: 

1. Öz imge: Kendimizi nasıl gördüğümüzdür.
 
2. Algılanan imge: Başkalarının bizi ne türlü ve nasıl gördüğüdür. (çok önemli)
 
3. İstenen (yani ideal) imge: Kendimizi nasıl görmek ve başkalarına ne türlü "göstermek" istediğimizi belirleyen, iki boyutlu imajımızdır. 

    Tüm bu kişisel imajların haricinde bir de "kişisel gerçeğimiz" bulunmaktadır. Gerçeğimiz kimi zaman öz imgemize, kimi zaman algılanan imajımıza, kimi zaman da ideal imajımıza daha yakındır. Kişisel miktarın ölçüsü, kişisel imgenin özel gerçeğe yakınlık ve tasdik derecesidir. Öz imaja psikolojide benlik idrakı da denmektedir. Kişinin özünü, kendi gönül aynasında duyma şekli kişinin temel imajını oluşturur. 

    Öz imaj, sirkteki görüntü yanıltıcı aynalar gibi saptırıcı olabilir. Şahıslar kendilerini asılda olduğundan daha iyi ya da daha kötü görebilirler. Şahsın kendi imgesi ile öz gerçeği arasındaki ayrım çok açık ise, şahıs özüne yönelik itibarını ve saygısını yitirecektir. 

      Algılanan imaj ise, başkalarının bizim ne olduğumuzu "düşündüğü" ile ilgilidir. Cenazelerde sorulan "Merhumu nasıl bilirdiniz?" suali, algılanan imajı, başkalarınca ne türlü bilindiğimizi algılamaya yöneliktir. Bir kişinin algılanan imajı ile gerçek tip arasındaki ayrımın çok olması, o şahsa yönelik, çelişki hissinden sahtekârlık duygusuna kadar çok fazla negatif duygular elverir. 

     Kendi maneviyat imajını araştırmak “Ya olduğun gibi görün, ya da göründüğün gibi ol.”  “Mevlânâ.”  İstenen (ideal) imaj ise, benliğimizi ne türlü gördüğümüz ve gönlümüz de olanı başkalarına nasıl göstermek ya da sunmak dileğimiz ile ilgilidir. Bir kişinin, "Nasıl bilinmek istersiniz?" sorusuna lütfettiği cevap, bizi, o kişinin aklındaki ideal imaj ile ilgili ipuçlarına yöneltir. İdeal imajı planlarken, kişinin gerçek karakter özellikleri, işinin veya sosyal pozisyonunun ihtiyaçları ve münasebet olunan şahıs veya şahıs gruplarının istekleri itina alınmalıdır. Soyut imaja erişebilmek ise, şahıs, imgesini yapan tüm unsurlar gayesin de kasıtlı olarak çalışmalı ya da uzman kişilerden yardım almalıdır.
 
     Şahıs, ne türlü tepki verirse, nasıl davranırsa, nasıl konuşursa, nasıl gözükürse ne biçimde algılanacağını eline almalı ve özüne bunlara cazip bir yol bulmalıdır. İdeal imaja erişmek için yapılan işlerin şahsın çalışmasına ve benliğine uygun, gerçek ve içten olması çok önemlidir. Uydurma ve şahsın abidesiyle örtüşmeyecek birkaç özelliklerin, diğerlerinin seveceğini düşünülerek şahsın üstüne maske gibi giydirilmesi, son derece yanlış ve kısa soluklu bir iş olacaktır. İmge, karakter üzerine temelleştirilmelidir. Aksi halde ilk meşakkatli yolda buruşan "karton kahramanlar" meydana gelmiş olacaktır. Şahsa, şahsiyeti ve aslı ile örtüşmeyen bir davranış takmak yerine, şahsın sahip olduğu etkileyici ve kıymetli özelliklerin, yavaş yavaş su üstüne çıkarılmasına çalışmak ve bu özelliklerin şahsa özgü bir tarz ile tanıtılmasını sağlamak çok daha dürüst, uzun süreçli ve başarılı bir çalışma olacaktır. Bu şekildeki çalışmalara imaj yönetimi ya da algılanma yönetimi diyoruz.
 
       Bu tarz işler bir defaya özel çalışmalar olmamalıdır. Devamlı ve istikrarlı bir tarz da yürütülmelidir. Şahsın; mesleği, pozisyonu, amaçları ve hedef kitlesi istikametin de bir imaj yapmak için uzman bir yardım alması daha mantıklı bir yoldur. Kendisini ilk başta, alanında ilerlemiş imaj ve iletişim danışmanlarına; amaçlar büyüdükçe de, bunların yanı sıra halkla ilişkiler uzmanlarına teslim etmesi en mantıklı yaklaşım olacaktır. Kitleselleşen her anlama, aslında ona ait olmayan manalar da yüklenir. 

       Kişisel imaj kavramı da 1980 sonrasının popüler kavramlarından biri oldu. Kişisel imaj ifadesinin popüler olması, olur olmaz her yerde, ilgili ilgisiz herkes tarafından muhatap alınmasına, dolayısı ile de ifadenin içeriğinin açılmasına sebep oldu. Şahsi imge ne değildir? Bir kısım fertlerin sandığının aksine, şahsi imge; Kendini "aslı hiç oluşmayacağı kadar iyi göstermek" demek değil, kendini iletişimin bütün olanaklarını kullanarak olabildiğince düzgün ve tesirli bir tarzda ifade etmektir. Kendini maskeleyip "insanları daha acele ve basit kandırmak için sahte davranış takınmak" demek değil, içimizde gizli gerçek kimliğimizi açığa çıkarmaktır. Özel imaj kolay bir "boyanma aşaması" değil, çalışmamızı iyi uygulamanın ve iyi bir meslek oluşturmanın tabanıdır. Naklettiklerimizi biraz özetler isek; ne tür ve nasıl algılanıyorsak, anlaşılıyorsak oyuz! Farklı bir deyimle nasıl algılanıyorsak, öyle anlaşılırız. İnsanların bize davranış tarzı, bizim nasıl olduğumuzdan çok, bizi "nasıl bildiklerine" ilişkilidir.
 
      İlk sezgi 40 saniye ile 5 dakika gibi kısa bir sürede oluşur. İlk sezgilerin %55‘ini görüntü ve vücut dili, %38’ini konuşma ve ses tonu, %7’sini de ne söylediğimiz oluşturur. İlk izlenimlerin önemi, sonradan gelen izlenimleri etkilemesidir. Nasıl algılandığımız neden önemlidir? Aile içinde ve okullarda aldığımız eğitimler mükemmel olabilir. 

     Çok kabiliyetli ve maharetli kişilerde olabiliriz. Fakat bilhassa çalışma hayatına girdiğimizde bu özelliklerimizi etkileyici tarzda taşıyıp takdim edebileceğimiz iyi bir pazarlama temsilcisine ihtiyaç duyarız. Bu etkileyici pazarlama temsilcisi de şahsi imajımız olacaktır. Kişi ya da kitlelerin, bizim hakkımızda, kafalarında oluşturdukları yanlış imajlar negatif düşünceleri doğurur; negatif düşünceler negatif duyguları; negatif duygular ise negatif tavır ve davranışları yaratmaktadır. Bu anlamda başımıza gelen şeylere bizim de katkımızın olduğu açıktır. 

       Öyle ki, başkalarının bizi nasıl algıladığı çok mühim, o zaman o algılamayı kontrol etmenin ve yönetmenin yollarını da öğrenmemiz icap eder. Bunun yolu algılamanın nasıl işlediğini bilmekten geçer. Başka bir tarz ile başkalarının aklındaki şahsi imajınızı sınıflandırabilmenin ilk yolu, onların sizi ne tür algıladıklarını algılamanızdır. Sen sus, vücut dilin konuşsun! "İnsanlar bütün izlenimlerini, ilk dört dakikada belirlerler" doğrusu ile adım atarsak ‘görüntü’ en belirleyici imaj maddesi olur. 

     Vücut diliniz, kelimeleriniz ve giyiminiz ise karakterinizin ve şahsiyetinizin aynasıdır. Vücut diliyle imaj yaratmayı, Türkiye’de ilk öğrenenler siyasiler oldu. Seçim alanların da, basın toplantılarında, otobüslerin üstünde, televizyon ekranlarında, el ve kol hareketleri ve mimikleriyle bir imaj çizmeye çalıştılar. Ardından vücut dili, sahnelere taşındı. 

     Ünlüler, vücut dili yardımı ile ‘iletişime açık, gülümseyen yüzler’ yarattı. Vücut dili, düzgün iletişimin en önemli kriterlerindendir... ‘Bacak bacak üstüne atmalı mıyım, öne mi eğilmeliyim, arkaya mı yaslanmalıyım?’ soruları uzmanların en çok karşılaştığı sualler arasında geliyor. Herkes, bir şekilde yanlış anlaşılmaktan korkuyor. 

Oysaki şu dört maddeye dikkat etmek yeterli: 
*Kıpırdamadan oturmayı öğrenin
*Düzgün soluk alıp verin
*Olumlu düşünün ve
*Doğal davranmaya çalışın. 

Etkileyici duruşun sırları ise;

1-Gözler: Göz temasından kaçmayın. Gözleri aşağı indirmek kişiyi uysal, utangaç ve güvensiz gösterir. 
2-Yüz: Yedi temel duygunun merkezidir: Korku, öfke, şaşırma, iğrenme, mutluluk, üzüntü, acı. Yüzünüzü dik tutun.
 3-Kaşlar: Birinin bakışını yakaladığınız anda kaşlarınızı bir iki saniye için yukarı kaldırmak, dostluk ve güven işaretidir.
 4-Burun ucundan bakmak: Birine bakarken, başınızı çok kaldırırsanız, üstünlük taslıyor gibi görünürsünüz.
 5-Duruş: Omurganızdan geçirilmiş, ensenizden uzanan ve başınızın üstünden dışarı çıkan bir tel olduğunu farz edin. Bu tel yukarıdan yumuşakça çekilirse aşama aşama göğsünüzü, omuzlarınızı ve başınızı kaldırıp düzleştirecektir.
 6-Jest: El sıkmak, kucaklaşmak, öpmek, el sallamak gibi jestler bilinçli eylemlerdir. Kulak çekiştirmek, ense kaşımak, kâğıtları küçük küçük parçalara bölmek türünden olanlar bilinçsizce yapılır ve bunlara dikkat etmek gerekir. Konuşma ele veriyor... 
7-Argo kullanmak: Bir kişinin geçmişini ele veriyor. Bir gruba ya da kültüre ait olmayı vurguluyor. • Böbürlenme: Kompleks, kibir, samimiyetsizlik. 
8-Kendini eleştirme: Fazla alçakgönüllülük ya da tam tersi kendine güvensizliğin işareti olabilir. • Abartı: ‘Kendini değersiz görmek yüzünden, abartılı anlatımlarla kendini kabul ettirmeye çalışmak’ olarak algılanır. 
9-Sorulmadan bilgi vermek: Etkilenmek, övünmek, ikna etme, kandırmak amaçlı algılanır.
10-Tanınmış insanların ismini sürekli yakınıymış gibi kullanma: Aşağılık kompleksi, önemli biri gibi görünme çabası.
11-Dedikodu yapmak: Mutsuzluk, kendine güvensizlik, menfaat gözetmek
12-Kısık ve titrek ses tonu: Kendine güvenmeme, heyecan, sinir, çekingenlik.
13-Kontrollü ve güçlü bir ses tonu: Kendinden emin, girişken, kontrollü.
14-Mırıldanmak: Kendine güvensizlik, heyecan, aşırı meşguliyet, yorgunluk, hastalık, emin olamamak, üzüntülü olmak. 

El ve kollara dikkat

  1-Kollar göğüs üzerinde ve çapraz halde tutuluyorsa: Kapalılık, kızgınlık, olumsuz ruh halinde olma, savunmaya geçme hali... 
  2-Kafayı kaşımak: Düşünme, zor durumda olma, tereddüt, karar verememe
  3-Eller kenetlenmiş: Olumsuzluk ve iletişime kapalılık.
  4-Ellerin önde birleşik tutulması: Suçluluk, mahcup olma, güvensizlik.
  5-Gözün elle ovuşturulması: Yalan. 
  6-Parmakların ağzın içinde olması: Heyecan, panik, korku, çaresiz kalmak. İşyerinizde iyi bir izlenim bırakmak için... İş yaşamında kişisel bir imaja sahip olmak çok önemli. İşte bazı püf noktaları:
  7-Kısa ve öz ifadeler kullanın. Kendinizi her ortamda 30 saniye tanıtacak bir basamak konuşmanız olsun
. 8-Yapıcı bir konuşma tarzı içinde olun. Olumsuz ifadeler kullanmayın. 
  9-Renkli ve canlı bir ifade kullanın. Söylediklerinizi göz teması ve beden dilinizle destekleyin.
  10-Konuşma hızınız takip edilebilir olsun; tane tane, sakin konuşun. 
  11-Argo konuşmayın.
  12-Basmakalıp sözlerden uzak durun
. 13-Konuşmanıza uygun anılar, anekdotlar ve espri katın. 
  14-Asalak kelimeleri; ‘eee’, ‘şeyyy, ‘yani’ gibi anlamsız ünlemleri kullanmayın. Kaş yaparken göz çıkarmayın.
 
     İmaj bilirkişileri, cazip bir şekilde giyinmenin önüne koyulan engellerin -bilinçli ya da bilinçsiz olarak- ‘imaj sosyetiklerini yarattığını söylüyor. Kendi tarz ve tutumlarının herkesten üstün olduğuna inanan imaj züppelerini tanıma yolları ise şöyle:  
1-Moda züppesi (veya sosyetesi): Entelektüel açıdan üstünlük taslayan bir tutum benimserler. Giysisine bir damla boya sıçrasa sanat derler.
Acemice bir araya getirilmiş renk, kumaş ve desenler yapılan hatalardan sadece biri.
2-Kişilik züppesi: Fazla bir kişisel karizmaya sahip olduklarını, canları ne isterse onu giyebileceklerini düşünürler. Havalarından geçilmiyor. New York Düşesi bile bu kategoriye giriyor. 

 3-Kalite züppesi: Moda bağımlılığı ve ucuz görünme korkusu yüzünden tarz sahibi olamazlar. Pazarda 1 liraya olan şeyi aynı kalite olan şeyi 1000 $ vererek bir de hava atarlar. Sonradan görme olmaları gerekmez, kendilerine güvenmezler. 

 4-Sosyal züppe: Çevresindekilerle aynı tarzda giyinmeyi seviyorlar. Benzer tarzda giyinenleri görünce destek bulduklarını sanıyorlar.
 
 5-Avangard züppe: Moda kurbanı olabilirler. Ancak yaratıcı ve özgün olma ihtimalleri de var. Tutuculuğu alaya alırlar. Bir atasözü ‘‘İnsanlar kıyafetleri ile karşılanır, karakterleriyle uğurlanırlar‘‘ diyor. 

Kısaca şöyle özetlemek gerekirse

*Marifetleriniz ile hak ettiğiniz şeyleri, görünümünüzle kaybetmenizin önüne geçebilirsiniz.
*Kendinizi en etkili şekilde sunar, iş görüşme ve anlaşmalarında hak ettiğinizi almayı sağlayabilirsiniz. İmajınızı nasıl gösterirseniz, iş başvurusun da sizi işe alacak kişinin algısında ki imaj pozitif olursa size 1 artı puan gelir.
*Etkili bir imaja sahip olduğunuzu düşünerek, öz güveninizi güçlendirebilirsiniz. Ben yapamam demek yerine yapmayı deneyin ve kendinizi de şaşırtın. Her zaman pozitif olun.
*İyi görünerek kendinizi daha iyi hisseder ve mutlu olabilirsiniz.
*İnsanlar üzerinde yoğun ve güçlü bir etki bırakabilirsiniz.


Yorum EkleYorum Ekle